Bu Blogda Ara

15 Kasım 2010 Pazartesi

2010 DUNYA SAMPIYONASI DEGERLENDIRMELERI


1-RUSYA

Son sampiyona finalinin tekrarini izletip bize dejavu yasatan Rusya takimi yenilgisiz olarak geldigi finalde Gamova’nin insanustu oyunuyla sampiyonlugu kazandi. Bu sampiyonlugun arkasindaki en onemli isim antrenor kuskusuz Kuzyutkin’di. Gamova, Sokolova gibi oyuncularin tekrar takima gelmelerini saglamak, Kosheleva gibi genc bir ismi ilk 6 oynatmak, son dunya sampiyonasindan beri cok kotu performans gosteren libero Kurchucova’ yi Kabeshova yerine kadroya almak, eski pasorleri gonderip yerine cok genc iki isim Startseva ve Ulyakina’yi almak ve Kazak kokenli devsirme oyuncu Perepelkina’yi takima dahil etmek cok kritik ve her antrenorun yapamayacagi hamlelerdi. Ki sampiyonlugun sirri da bu yukarda saydigim degisikliklerle geldi. Sokolova hem mansetteki performansi hem de kritik anlarda deneyimiyle aldigi sayilariyla takima inanilmaz bir istikrar ve denge sagladi ki bence MVP odulunu da o hakediyordu gizli kahraman olarak. Kaldi ki en iyi blokor ve servisci listesinde de yine ilk 10’daydi. Gamova ise olimpiyatlardan sonra milli takima ara verecegini aciklamisti ancak antrenorle gorusmeleri sonrasinda bu sampiyonada da milli formayi giymeye devam etme karari aldigini acikladi. 2.02 lik dev oyuncu hem smaclariyla skor yukunu yuklendi hem de cok kritik bloklarla mac kazandiran isim oldu. Libero Kurcukova ise 2006 daki muthis performansindan sonra inanilmaz kotu oynadigi bir 4 yil gecirdi ve buna ragmen takima dahil oldu ve antrenoru utandirmayacak muthis bir performans gosterdi en iyi 2. libero olarak. Bir diger onemli hamle olan pasor degisikligi ise takimin genc Startseva’ya emanet edilmesiydi. Startseva kesinlikle turnuvadaki favori pasorlerimden degildi ve ozel bir pasor oldugunu da dusunmuyorum. Ancak Rusya’nin sahip oldugu son zamanlarda ki en iyi pasor oldugunu soylemek mumkun. Hem hizli oyun oynatip hem de klasik Rus voleybolundan da kopmayan bir oyun disiplini var ve hem ortalarla hem de smacorlerle cok iyi anlasti turnuva boyunca. Kosheleva ise Grand Prix de gosterdigi muhtesem performansla en iyi smacor secilmisti ayni performansi burda da devam ettirdi ve yine en iyi smacor oldu. Yalniz hala gidecek cok yolu oldugunu final macindaki kotu performansiyla gosterdi. Basarinin mimarlarindan bir baska isme; yillardir ortaliklarda olmayan Perepelkina’nin muthis performansina deginmek istiyorum. Uralochka’da gecirdigi basarili sezonlarin ardindan Dinamo’ya transferiyle daha cok goz onune cikan Perepelkina bir orta oyuncu icin kisa boyuna ragmen (1.85) cok iyi blok takibi yapip  takimin skor yukune de katkida bulundu. Sonuc olarak bence hakedilen bir sampiyonluk aldi Rusya. Cok iyi hucumcular ve vasat ustu bir mansetle neler yapilabilecegini gosterdiler herkese. En iyi yuzdeye sahip 4 smacorden 3’unun Rusya’dan oldugunu dusununce ne kadar iyi hucumculara sahip oldugu anlasiliyor Rusya’nin.

2-BREZILYA

2006’daki gibi yine Rusya’ya yenilerek gumus madalyaya razi olan Brezilya’nin temel problem genel kaninin aksine Mari ve Paula’nin sakatligi degil pasorlerinin gosterdigi vasat performansti. Fabiola’nin, Dani Lins ve Ana Tiemi’den daha iyi bir pasor oldugu su goturmez bir gercek olsa da hala Brezilya’ya Dunya Sampiyonlugu getirecek bir isim olmadigini final macinda gorduk. Diger kose oyuncularinin sakatligi uzerine ilk 6’ya alinan Pereira bence iyi bir turnuva gecirdi ozellikle capraz kokenli olmasina ragmen koseye iyi adapte olmus (Seda ve Neriman ornek alsalar keske) ancak hala bir Mari veya Paula’nin manset yuzdesine sahip degil hucumda cok etkili olsa da. Orta oyunculari dunyanin belki de en iyi ikilisi ancak onlar da final macinda -pasor sebepli belki de- cok iyi oynamadilar. Sheila ise her zamanki gibi muhtesem performansiyla ne kadar teknik ve ozel bir smacor oldugunu gosterdi. Olimpiyat oyunlarinda sakat oyunculari dondugunde rovansi alabilecek mi Brezilya heyecanla bekliyoruz.

3-JAPONYA

Turnuvanin belki de en buyuk surprizi oldular. Yillardir kendi pozisyonlarindan dunyanin en iyisi olarak gosterilen Takeshita Yoshie ve Yuko Sano’nun performansi ve ev sahipligi avantajiyla hep ilk 8de yer alsalar da yari final goremezlerdi. Ancak Kimura Saori gibi suanda kose pozisyonu icin dunyanin en iyilerinden biri olarak gosterilebilecek bir stari takima adapte edince sinif atladilar. Saori hem mansette, hem serviste beklenenin ustunde bir performans gosterdi. Fiziksel anlamda cok ustun bir oyuncu olmamasina ragmen bir kose oyuncusu icin cok skorer bir oyun ortaya koydu. Japonya’nin bir diger surprizi ise 175’lik boyuyla Rusya’ya karsi muthis oynayan Ebata’ydi. Bazi maclarda performansi dusse de genel olarak Saori’nin skor yukunu azaltan isimdi. Inoue Kaori ise bir asyali oyuncu icin beklenmeyecek duzeyde iyi bir blokor oldugunu gosterdi. Takeshita ve Sano ise tek kelimeyle kusursuz oynadilar. Amerika macinda gosterdikleri biktirici savunmayla bronz madalyayi hakettiler.

4-ABD

Kadrolarinda revizyona giden bir baska isim olarak dikkat ceken ABD; Bown, Logan ve Sykora disindaki oyuncularini universiteden henuz mezun olmus genclerden olusturdu kadrosunu. Bu isimlerden en cok dikkat cekenler Hooker ve Akinradewo inanilmaz atletik fizikleriyle cok guclu bir performans ortaya koydular. Ozellikle Hooker daha once profesyonel olarak yuksek atlama dalinda da madalyalar kazanmis bir isim olarak blok ve smac yuksekligiyle parmak isirtti. Yalniz onumuzdeki sezon icin transfer oldugu  Pesaro da hangi pozisyonda oynayacagi merak konusu. Zira capraz disinda baska pozisyonda oynamayan Flier varken Hooker’in koseye cekilecegini dusunuyorum. Bunun da nasil sonuc verecegi merak konusu. Eger vasatin uzerinde bir manset yuzdesiyle oynayip ayni skorerligine devam ederse ABD icin da muthis firsat olur. Dikkatleri uzerrine ceken bir diger genc isin Akinradewo ise universite egitimine devam edip doctor olmak istediginden herhangi bir klupte oynamak istemedi ancak boylesi bir yetenegi avrupada izlemek cok heyecan verici olabilirdi. ABD takimi Italya gibi iki kisa smacorle oynayip mansete daha cok onem veren takimlardan. Larson da Logan da cok iyi mansetciler. Anca Logan sakatliginin nuksetmesi yuzunden tam performans oynayamadi. Ayni sekilde Larson da hucumda Hooker’I yeterince destekleyemedi son maclarda. Japon macinin kaybindaki en onemli sebep de servislerinin yumusakligiydi denebilir. Takimin genc pasoru Glass ise istikrarli bir oyun ortaya koydu yari finale kadar. Ancak yasini ve tecrube eksikligini goz onunde bulundurunca. Berg’le daha degismeli oynasa daha dengeli bir goruntu cizebilirdi Amerika takimi. Turnuvanin en iyi liberosu unvanini alan efsane oyuncu Sykora ise takimin arka alandaki bel kemigiydi. Olimpiyatlara kadar bu genc kadro deneyim kazanir ve veteranlar takimda kalmaya devam ederse cok iyi isler yapacaktir bu takim.

5-ITALYA

Turnuvanin hayalkirikliklarindan biri olarak goze carpti Italya. Once Ceklere sonra da Kuba’ya yenilerek yari final hedefinden uzaklastilar. Takimdaki veteran oyuncularin bireysel performanslariyla vites buyutup maclarini kazansalarda cok istikrarsiz bir goruntu cizdiler turnuva boyunca. Sampiyonanin baslamasina cok yakin bir zamanda Barazza’nin hamilelik haberi ve Merlo’nun sakatliginin uzerine ilk maclarda Piccinini’nin de oynayamamasi takim ritmini kotu etkiledi. Takimdaki en buyuk hayalkirikligi ise kendinen beklenenin cok altinda bir performans cizen Lo Bianco oldu. Ayakta kalan tek isim ise belki de dunyanin en iyi tek ayak hucumcusu Gioli’ydi. Bu istikrarsizligiyla 5. lik bile fazlaydi belki de Italya icin.

6-TURKIYE

Turnuvanin surpriz takimlarindan biri oldu milli takimimiz. Tarihinde katildigi 2. Dunya sampiyonasi oldugunu da goz onunde bulundurunca ilk turnuvadaki 10.luktan sonra 6.lik  iyi bir derece. En buyuk elestiri grup maçlarından itibaren Mehmet Bedestenlioğlu’na yapıldı. Ancak göreve geldiği ortam düşünülünce doğru seçim olduğunu düşünüyorum. Yine de o tie-break setindeki dizilim faciası kendi klasına yakışmayacak bir hataydı.
Oyuncularımızın performansını teker teker değerlendirecek olursak;
Gülden: Çin ve Rusya maçında gösterdiği performans müthişti ancak onun dışındaki maçlarda vasatın çok az üstündeydi. Yani hiç bir maçı onun yüzünden kaybetmedik ama bir liberodan beklenen ekstra performansı da göremedik ondan. Yine de her haliyle Nihan’dan iyi bir seçenek olduğunu ve bunca zaman takıma alınmamasının ne kadar büyük bir hata olduğunu gösterdi bizlere.
Bahar: Turnuvanın sürpriz ismiydi bence. İtalya’daki GP elemesınden beri takıma eskiye göre çok daha fazla katkı yapmaya başladı. Servisleri tam bir mayın tarlası, kesin sayı oluyor ama rakibe mi bize mi olacağı şansa kalmış :) En büyük sıkıntısı ise blok. Bireysel anlamda blok sayısı en yüksek oyuncumuz olsa da hem diğer takımların ortalarına göre az sayıda blok yapmış hem de maç sırasında zaman zaman bir orta oyuncudan beklenmeyecek hatalar yaptı Bahar. Blok takibi özellikle hızlı oynayan rakipler karşısında çok sıkıntılı. Ciddi gelişme var ama hala üst düzey bir takım için yeterli değil. Umarım bu sene ligde oynayacağı oyunla istikrarı yakalamayı başarır.
Eda: Bahar´ın aksine İtalya´dan beri devam eden istikrarsız oyununu sürdürüyor. Ona yakışmayan basit hataları ve blok eksikliğini çok fazla görmeye başladık. Evet, Eda´nın hiç bir zaman muhteşem bir blok takibi olmadı ama bu kadar bariz eksik olduğu başka bir turnuva da hatırlamıyorum. Kanada maçı gibi 13 de 13lük bir hücum yüzdesi yakalığı maçlar olduğu gibi %30-40 larla hücum ettiği maçlar da oldu. Dahası önceden pasörlerimiz tarafında Neslihan’dan sonra kritik topların atılacağı ilk isim olarak görülse de böyle anlarda yaptığı hatalarla hala hazır olmadığını gösterdi Eda. Bahar’dan çok daha iyi bir performans gösterse de kendisindeki potansiyeli bildiğimiz için bu eleştirileri yapıyoruz. Umarım ligde eski performansını bulur. Öteki türlü Eda’nın blok takibindeki bu sıkıntılarla FBA üst düzey rakiplere karşı çok sıkıntı yaşayacak.
Esra: İlk maçlarda biraz tutuk oynasa da 2. rounddan sonra vites büyütüp gemisini kurtaran kaptan oldu çoğu maçta. En büyük katkısı takımın en problematik bölgesi olan arka alanda oldu. Hem servise karşı manşeti toparladı hem de rakip hucumlarına güzel savunma yaptı. %52.24 lük servis karşılama oranıyla turnuvanın en iyi 5. servis karşılayıcısı unvanını alan Esranın istikrarlı performansı takımın başarısı için çok önemliydi. Yine takımın gizli kahramanı oldu. Eskisine oranla skordaki katkısının da artması çok sevindirici. Umarız bu sezon Del Core ya da Francia’nın arkasında yedek beklemek zorunda kalmaz.
Neriman: İstikrarsızlığın diğer ismi olarak anılmaya başlayan oyuncumuz yine bu intibayı bozmamaya özen gösterdi. Bir maç günü kurtaran isim olurken diğer maç yaptığı hatalarla saçbaş yoldurmayı nasıl başarıyor anlamıyorum. Yaşı genç deneyimsiz derdik eskiden ama onun yaşındaki -yada daha genç- oyuncuların (Kosheleva, Goncharova, Thaisa, Fabiana, Naz, Pereira) oynadığı oyunu gorunce bu bahane de çok anlamsız oluyor. Manşette zaten hiç birzaman bir Esra olması beklenmedi ama en azından direk hataları azaltabilir diye umuyor insan. Hücumda da jeneriklik smaçlarıyla sahadan petrol çıkardığını görüyoruz ama şu muhteşem gücünü akılla birleştirse de bloğun orta yerine smaçlar vurmaktan vazgecse diyor insan. Polonya umarız kendisine yarar da milli takıma daha istikrarlı bir halde döner.
Naz: Esra’yla beraber takımın en istikrarlı oyuncusuydu bence. En iyi 5. pasör olması bu istikrarının istatiksel olarak da yansıması. Hele ki bazı maçlarda Elif’le değişmeli oynamasına rağmen set başına bu ortalamayı tutturması çok guzel. Kritik zamanlarda insiyatif alıp attıgı plaselerle de lider ruhlu bir pasör olduğunu gösterdı bizlere Naz. Yaptığı 17 blokla Sadurek’ten sonra turnuvanın en iyi blok yapan pasörü oldu Naz attığı güzel servislerle de takıma katkı sağladı. Özellikle ortadan Eda’yla yakaladığı uyum keyif verdi. Bir sonraki turnuvada en iyi pasör ödülünü onun ellerinde göreceğimizi umuyorum.
Neslihan: Takımın yıldızı ‘Demir Yumruk’ bu turnuvada da sahneye çıktı ve belki de iki dünya şampiyonasında iki kez üst üste en skorer oyuncu ödülünü alan ilk isim olarak tarihe geçti. Neslihan‘ın doğumundan sonraki en iyi performanslarını bu turnuvada izledik. Ancak o da turnuva başından itibaren düşen bir grafik izledi. Bu aldığı sayılara yansımasa da hem smaç yüzdesi hem de hata sayısına bakarak anlaşılabilir kastettiğim şey. Bütün bunların ötesinde voleybol zekasına ve bilek tekniğine bir kez daha hayran kaldığımı belirtmek istiyorum bu turnuvada ve iddia ediyorum ki Neslihan dünyanın en akıllı plase atan oyuncusudur. Bu kadar bloğu görerek oynayan bir smaçör var mıdır bilmiyorum. Spektakuler oyununu izlemek gerçekten çok keyifliydi. Yeniden etkili smaç servislerine döndüğünü görmek de güzeldi.
Dünya 6. lığımızın herşeye rağmen önemli bir başarı olduğunun altını çizerek bitiriyorum yazımı. Önümüzdeki turnuvalarda tekrar görüşmek üzere...